Cuma, Eylül 12, 2014

BURADAYIM

Ama

Kuguboynu,theTembel!

Cuma, Temmuz 11, 2014

AKLIMI SEVEYIM

Ya ben bunu nasil yapıyorum bilmiyorum.
Ama yaptigim her isi en iyi sekilde yapma mukemmelliyetciliginde!!! bir tip olduğum için olsa gerek bunu da pek güzel yapıyorum vallahi...
Ama hay benim aklima.
YapAmasam olmaz miydi ki?
Yok Yok YOKKKK iste, YOKK.
Hatirlamiyorum.
Gecen hafta alelacele hepsini çantada tasimayayim diye ve eve giren olursa maazallah bulamasin sakIn sakIn diyerek eve sakladigim parayı bulamiyorum.
Kendimi tebrik ediyorum.
Harika saklamisim doğrusu.
Durun kendimi bir opucemmm.

Üstelik ilk değil. Kendi capimda bir ünüm bile var diyebilirim. Ornegin 2008de sakladigim anahtari da hala bulamadım.
Oyle iyi yer düşünüyorum ki demek ki ben bile bulamiyorum geri, LOL kere LOL.

Ama en azindan bir sey sakladigimi hatirliyorum. Gerçi -durun bunu da soyleyeyim bari- parayı gecen perşembe saklamistim, bugun ertesi cuma  yani 8. gun ve ben daha bugun hatirladim onu da.
Umarim en gec 8 gun sonra da nereye sakladigimi da hatirlarim....

Kuguboynu,theShamshIrIk

Salı, Temmuz 08, 2014

BLOGISTAN'DA 9. YILIM

Vay canına 9 yıl olmuş.
Eskiden 2006-2007-2008 filan en hizli blog cağlarımızdı. Ne güzel sanal veya bazilarıyla da sonra gerçek tanışıklıklar dostluklar kurmuştuk. Hergun hepimiz yazardık, tatile cikarken haber verirdik,  dedigi gun geri dönmezse merak ederdik, evlenen hamile kalan, askere giden, dogumdu dogumgunuydu terfıydı uzuntuydu hastalıktı mutluluktu herseyimizi paylasirdik, birbirimizi bilirdik.
Ve aslinda bizler oncu bloggerlardik,  gerçek bloggerlardık. Illerimiz farklı da olsa buluşurduk da bazen kismet olurdu ya da yaratırdık. Kimi kodadlariyla devam ederdi kimi acik yazardı. BLOG'un ne olduğu simdiki gibi bilinmezdi, gazetelerde daha yer almaya başlamamıştı. Sonradan oldu butun onlar.
Simdi o  günlerden sanal tanışık kac kişi kaldik acaba???
Baziları yeniden yazmaya başlamış, kimi benim gibi ara ara devam etmiş, bulduklarım var.
Ama asil facebook ve twitter  bloglarimizin pabucunu dama atmış gibi oldu galiba.
Kuguboynu,theNostalCiKcikciktweetledim:)

Pazar, Haziran 29, 2014

KİTAP İARE SANDIĞI




Facebookta dolasimda buldum. Ne güzel ve simdiki halimize bakinca ne acikli bir anı.
Kuguboynu,theAhhGecmisGunlereIcCeken
***********************************

Mustafa Güzelgöz ve Eşeği
Yıl 1943.

  Genç Mustafa’nın tayini kütüphaneci olarak Ürgüp Tahsin Ağa Kütüphanesi’ne çıkar. Devlet memurluğu o dönemde süper bir şey, çünkü özel sektör falan yok. Bizimki kütüphanede heyecanla okurları bekler; bir... gün olur, beş gün olur, gelen giden yok.

Etraftakilerle konuşur, herkese anlatır:

“Bakın kütüphane bomboş duruyor, gelin kitap okuyun.” Gelen giden olmaz. Amirlerine durumu bildirir.

– Kardeşim otur oturduğun yerde, maaşını düzenli alıyon mu, almıyon mu?
– Alıyorum.
– Eee, o zaman ne karıştırıyon ortalığı, gelen giden olsa maaşın mı artacak? Başına daha fazla bela alacan, o kütüphaneye yıllardır kimse gelmez zaten…

23 yaşındaki genç memur “Ne yapayım, ne yapayım?” diye düşünür durur. Sonunda aklına bir fikir gelir, eşine söyler. Eşi önce “Deli misin bey?” der, ama kocasının bir şeyler üretme, işe yarama çabasını yakından görünce fikri kabullenir.

O dönem devletteki amirlerinin çıkardığı tüm engellerin tek tek, binbir güçlükle üstesinden gelir.

Çünkü o zaman da şimdiki gibi, “Aman bir şey yapmayalım da başımıza bir iş gelmesin. Çalışsan da aynı maaş, çalışmasan da“ zihniyeti aynen var.

O bıyıklı, kravatlı, asık yüzlü, sigara kokan, arkalarındaki Atatürk resminden utanmayan, ama ülkesine gram faydası da olmayan bürokratları zorlukla ikna eder ve bir eşek alır.

İki tane de sandık yaptırır. İki sandığa, kalınlığına göre 180-200 kitap sığar. Sandıkların üstüne “Kitap İare (Ödünç) Sandığı” yazar. Kitapları eşeğe yükler ve köy köy gezmeye başlar.

Kütüphaneye de bir yazı asar:

“Sadece Pazartesi ve Cuma günleri açıyoruz.”

Köydeki çocuklar şaşırır.
Eşeğe bir sürü kitap yüklemiş bir amca, o gariban çocukların küçücük ellerine kitapları verir. Düşünün, Noel Baba gibi. Noel Baba yalan, Mustafa Amca ise gerçek. Geyikler yerine eşeği var.

Eşek de daha gerçek, Mustafa Amca da.

“Çocuklar bunları okuyun, aranızda da değişin. On beş gün sonra aynı gün gelip alacağım. Aman yıpratmayın, diğer köylerdeki arkadaşlarınız da okuyacak” der.

Mustafa artık Ürgüp’teki kütüphanede bir iki gün durmakta, diğer günler eşeği Yüksel’le köy köy gezmektedir.

Köylerdeki çocuklar Eşekli Kütüphaneciyi her seferinde alkışlarla karşılarlar. Kalpleri küt küt atar heyecandan, sevinç içinde yeni kitapları beklerler. Mustafa Amca‘nın ünü etrafa yayılır. Diğer devlet memurları makam odalarında sıcak sıcak oturup iş yapmazken, Mustafa’nın eşeği Yüksel yediği otu hepsinden fazla hak etmektedir.

Zamanla insanlar kütüphaneye de gelmeye başlar.

Mustafa bakar ki kütüphaneye kadınlar hiç gelmiyor.

Zenith ve Singer’e mektup yazar:

“Bana dikiş makinesi yollayın, firmanızın adını kütüphanenin girişine kocaman yazayım“ der. Zenith dokuz tane, Singer bir tane dikiş makinesi yollar (ilk sponsorluk faaliyeti). Salı günlerini kadınlar günü yapar. Kumaşı alan kadın kütüphaneye koşar. On makine yetmediği için sıra oluşur. Sırada bekleyen kadınların eline birer kitap verir, beklerken okusunlar diye. Okuma-yazma oranının düşüklüğünü görünce halkevlerine okuma yazma kursları vermeye gider. Halıcılık kursları başlatır, bölgede halıcılığı canlandırır. Bu arada valilik Mustafa hakkında dava açar, “kendi görev tanımı dışında davranıyor” diye. 50 yaşına gelen Mustafa Amca baskıyla emekli edilir.

Mustafa Amca köylüler arasında efsane olur, yıllar geçtikçe köylerdeki çocuklarda okuma aşkı yerleşir. 2005 yılında Mustafa Amca vefat eder. Tüm Kapadokya çok üzülür, aralarında toplanırlar. Ürgüp’e Eşekli Kütüphaneci Mustafa Güzelgöz ve eşeğinin heykelini dikerler.

Girişimcilik ne biliyor musun?

Bulunduğun yere yenilik katmalısın.

Mutlaka adım atmalısın.

Yaptığın iş olduğu yerde durup duruyorsa, sende bir uyuzluk vardır arkadaş. İnsan var, dokunduğu yere değer katar; insan var, dokunduğu yere değer kaybettirir.

Bakın Nevşehir’den ve bu ülkeden nice müdür, amir, vali, bürokrat, milletvekili, politikacı geçti; binlercesinin adını kimse hatırlamaz ama Mustafa Güzelgöz ve eşeğinin heykeli var.
www.suatozer.com
www.yalcinmihci.com
 

Cuma, Haziran 27, 2014

ISTE MAALESEF AYNEN BUDUR

KISSADAN HISSE:(

Devesiyle çölde giden bir bedevi güçlükle yürüyen, dudakları susuzluktan kurumuş bir adama rastlamış. Adam su istemiş inleyerek. Bedevi devesinden inip ona su vermiş. Suyu içen adam birden bedeviyi iterek deveye atladığı gibi kaçmaya başlamış.

Bedevi arkasından bağırmış: “Tamam deveyi al git ama senden bir ricam var. Sakın bu olayı kimseye anlatma.”
Isteği tuhaf bulan hırsız biraz duraklayıp nedenini sormuş.
“Eğer anlatırsan” demiş bedevi, “bu her yere yayılır ve insanlar bir daha çölde muhtaç birini görünce yardım etmezler.”

Kuguboynu,theYıllardırDer:( IsteGelinenYer, YurdumInsanindanManzereLer!

Salı, Haziran 24, 2014

COOOOK SEVIYORUM






 

HUHUUU, GERI MI DONDUM NE

Geri mi dondum ne, daha doğrusu dönebildim mi acaba??

ne olup bittiğini anlayamıyorum ki.
ne zamandır bir turlu giremiyorum ne olmuş buna diyordum.
hacklenmis miyim ben acaba desemkim neden hacklesin benim bloğumu diyeceğim
gerçi bir zamanlar iyi niyetle ve buradaki tum blog dostlarima da şifresini de vererek elbirliğiyle yazalım paylasalim guzellikleri cevre için doga için toplumda daha rahat ve saygılı yasamanın yollarını yazalım paylaşalım diyerek açtıgim PEMBEGAZETEyi  birisi aldı ustune geçirdi içeriğini sildi marifetmiş gibi - dur iyi hatırladım ona bir paket kına göndermek lazımdı o zamandan beri.
Ama buraya ne oldu ne oldu diyip duruyordum.
Az once girebildim. OHH
Durun bakalım sunu bir yayınla basayım ne olacak:))

Kuguboynu, theHuHu:))

ps: SAKAR BEN ! yayınla bastan once onizle bastım, yanda yeni sayfa acildi,  o esnada yazıyı yazdığım sayfayı carpılayarak sakarlıkla kapattım ve hepsiiii  gittti, onizlesi kaldi. ben  de twitter aliskanligimla kisakisa hizli hizli bir cirpida yazdıgım "duygu ve dusuncelerimi" yeniden aynen yazamayacagim için ve belki de tembellikle oradan bakaraka yeniden acitigim sayfaya kopyaladım. Valla bunu ön-mön izlemeden hemen yayınlaya basıyorum simdi.

PS2 :ve evet emenim eski denberibeni buradan bilenler arada artik turkce karakaterlere basmaya basladigimi farkedeceklerinee eminim:)

PS3: aaaa tam su an su saniyede farkettim ki, tabi kullanmaya kullanmaya hamlamisim unutmuşum buralari, yeniden kopyalamaya calisacagima taslaklara baksaydım ya kesin orada duruyordu yazdigimin son hali veya sona en yakin hali. Dummkopf:)

Pazartesi, Ocak 20, 2014

2014 ve EZOP

(yazım neden paragraf ve boslukları almadan yayinlaniyor ayarlarda neresi bozuk anlamadım) 2014in ilk postu. Asagiya ekledigim aslinda bilindik, eski bir hikayedir ve ben bu tarz hikayeleri diger blogum olan Biriktirme Kutusu 'na koyarim. Ama az once rastlayinca burada paylasmak istedim hemen. HERKESE SEVDIKLERIYLE BIRLIKTE, YARI YOLDA BIRAKMAMAK ve BIRAKILMAMAK DILEGIMLE MUTLU 2014 DILIYORUM. Kuguboynu, theEzop ************************************************************************************ ARKADAŞLIĞIN CENNETİ Adam ve hayattaki tek arkadaşı olan köpeği bir trafik kazasında birlikte ölmüşlerdi. Hikaye bu ya, gökyüzüne çıktıktan sonra bembeyaz bulutların arasında dolaşmaya başladılar. Adam çok susamıştı. Biraz su bulabilmek ümidiyle yürümeye devam ederken, birden kendilerini muhteşem bir manzaranın karşısında buldular. Rengarenk çiçeklerle süslü bir bahçe, altından yapılmış bir bahçe kapısı ve onları karşılayan beyazlar içinde bir kadın Adam köpeğiyle birlikte kadına yaklaştı ve sordu: ‘Afedersiniz! Burası neresi?” Kadın ona gülümsedi: ‘Burası cennet efendim!” Adam bunun üzerine sevinçle, ‘Harika!” dedi. ‘Peki, bana biraz su verebilir misiniz? Çok susadım da!” Kadın cevap verdi: ‘Elbette efendim, içeri girin. İçerde dilediğiniz kadar su bulabilirsiniz.” Böylece adam köpeğine, ‘Haydi içeri giriyoruz!” diyerek kapıya yürüdü ama kadın onu birden durdurdu: ‘Üzgünüm efendim, köpeğiniz sizinle gelemez. Hayvanları içeri almıyoruz!” Bunun üzerine adam bir an durdu, düşündü ve geri dönüp köpeğiyle birlikte geldikleri yolun tam tersi yönünde yürümeye koyuldular. Bir müddet geçtikten sonra kendilerini bu defa tozlu ve çamurlu bir yolda buldular, yolun sonunda karşılarına çiftlik girişini andıran bir kapıyla yırtık pırtık elbiseli bir dede çıktı. Adam sordu; ‘Afedersiniz! Bana biraz su verebilir misiniz?” Dede, ‘içeri gel!”dedi, ‘Kapıdan girdikten sonra sağ tarafta bir çeşme var.” Adam tekrar sorar; ‘Peki, arkadaşım da benimle gelip oradan su içebilir mi?” Dede, ‘Tabi” dedi. ‘Çeşmenin yanında köpeğinin de su içebileceği bir kase bulacaksın.” Bunun üzerine adam kapıdan girdi, biraz yürüdükten sonra sağ tarafta çeşmeyi buldu. Adam çeşmeden, köpekte oracıkta ki kaseden doya doya içerek susuzluklarını giderdiler. Derken adam girişte bekleyen dedeye sordu: ‘Su için çok teşekkür ederim. Peki burası neresi?” Dede, ‘Burası Cennet!” dedi. Bunu duyan adam şaşırdı: ‘Ama nasıl olur? Az önce burası gibi kırık olmayan muhteşem bir yere gittik ve orasının da cennet olduğunu söylediler?” Dede, ‘şu rengarenk çiçeklerle süslü altın kapılı yer mi?” dedi ve devam etti ‘ama orası cehennem!” Adam iyice şaşırmıştı: ‘Peki ama orası sizin adınızı kullanarak insanları kandırıyor diye hiç kızmıyor musunuz?” Dede gülümsedi: ‘Kızmıyoruz. Çünkü onlar kendi çıkarı için en iyi arkadaşını yarı yolda bırakanları cennetten uzak tutuyorlar.”